Bir gün istanbulun sokaklarında ne idüğü belirsiz görünümlü heriflerin arkasından deli gibi koşan, saçları diken diken, ifadesi avına odaklanmış aslan vahşiliğinde bir kız görürseniz yadırgamayın. o direk benim! istanbulun tüm sapıklarını koşturmak ve gereken dersi vermek gibi bir misyon edindim. nerde bi sapık nerde bi deli hep karşıma çıkıyor şu şehirde.. öyle anılar biriktirdim ki bunlarla ilgili ama birçoğunu oldukça komik bulup gülmekten anlatamıyorum. şimdi sizlere hayati bi tavsiye: bir gün taciz edilirseniz(ki bu genelde sakince yürüyen kurbanın kalçasına dokunulmasıyla gerçekleşen bir olay) tepkisiz kalmayın, adamın peşinden koşturun. kesinlikle kaçacaktır. denedim, gördüm. hepsi de korktu, kaçtı.neden kaçıyorsun yahu?? hayır bir tanesi kaçmayıp da 'eee ne yapacaksın' gibisinden bi tepki verse üşengeçliğimden 3 senedir bir biber gazı bile alamayan ben, elimdeki daimi tek silahım olan evimi içine sıkıştırmaya çalıştığım çantamla kendimi savunmaya çalışmaktan başka hiç birşey yapamam. eğer silahım avımın stratejik noktalarına denk gelirse bana kaçacak ortam yaratabilir.. neyse ben kendimi nasıl savunacağımı düşünmem zaten o anda.. sadece sinirden gözü dönmüş bi halde koştururum ardından. onlarda muhtemelen olayın şaşkınlığı ya da böylece kendine güvenerek koşturan kişinin elinde çakı, kelebek vs. gibi kesici bir alet olduğu düşüncesiyle kaçışır. böle iki anım var ki annemin duyması ona küçük çaplı bir enfarktüse mal olabilir ama endişelenecek bir durum da yok aslında.
bir gün evime doğru efendi efendi yürüyorum, elimde birkaç alışveriş poşedi yine deliliğim tutmuş alışveriş terapisi yaparak sakinleşme çabasındayım. hayatımın ilk babet deneyimi de günü özel kılan başka bir ayrıntı.üstümde ilk görüşte aşk yaşadığım, gereksiz pahalı bulup almaktan vazgeçtiğim, tekrar bakmak için döndüğümde yığınlarca kadının başına üşüştüğünü görmemle gözüm dönüp elime aldığım ilk şeyi deneyip kasaya koştuğum, eve gittiğimde bir beden büyük aldığımı farkedip doğrusunu almayı nihayetinde becerebildiğim elbisem ve ayağımda altına tek yakıştırabildiğim, bir gün boyunca uğruna mağaza mağaza dolaştığım ve zorlukla beğenebildiğim, hayatımın ilk ve tek babetleri (üstelik de pembe) tıngır mıngır gidiyoruz. yol kalabalık, yürürken kalçamda saniyelik bir dokunuş hissediyorum ve o el yine saniyenin binde biri gibi bir anda benden uzaklaşıyor, elin sahibi sonrasında ezmek istediğim kafasını bana doğru 45 derecelik bir açıyla döndürüp suratına gurur dolu bir ifadeyle çarpık bir sırıtış ekliyor.zafer nidasıyla dolup taşan surat benim öylesine sinirimi bozuyor ki ilk tepkim elimdeki alışveriş poşetlerini adamın sırtına geçirmek. tam bu anda adamın zafer ifadesi kayboluyor; yerini dehşet, şaşkınlık ve hasiktir nidaları kaplıyor o dışkılanasıcıya suratı. kendini avcı zanneden ama av olduğunu kısa sürede kavrayan aptal yaratık başlıyor kaçmaya. avcı ise daimi silahını kolundan çıkarıp kuşanıyor ve başlıyor takibe. hikayemi yeni bir istatistik bilgisiyle böleceğim: kovaladığınız bu şahısları yakalama oranınız sıfır. kovalayın diyorum ama ben daha hiç birini de yakalabilmiş değilim bu gerçeği de sizden saklamıyorum. gerçi yakalayamamış olmaktan da memnunum ki yakalasam yapabileceğim çok da bişey yok. o yüzden kovalayın siz yine. elbise ve babetlerim bana engel oluyor. 10 dakikalık koşuşturmanın ardından yeni bir yokuştan daha o şekilde inemeyeceğimi farkediyor ve duruyorum. üstümdekileri umursadığımdan değil sadece yokuş aşağıya koşmak ancak bir babet acemisinin kalkışacağı bir iş. daha ilk yokuşu yuvarlanarak o adamdan da önce inebilme ihtimalimin gerçekleşmemesi tamamiyle 'ballı' tabirini gerçekliyor. spor ayakkabı ve eşofman eşliğinde canavarca koşsan yakalarmıydın derseniz yine de emin değilim bundan. adam depar attı gitti üstelik çapraz sokaklara dalarak kendince taktikler uyguladı. bense aman yaa düşcem şimdi diyerek bakakaldım sonra durumumun farkına vardım. durumumun saçmalığının farkına vardım daha doğrusu. aman ya n'apıyorum ben diyip kahkahalar attım yoldan geçen tek kişiyi de ürkütüp eve gittim.
yarın: Bunu Sakın Evde Denemeyin 2: Gomorra, Delirmenin Eşiğinde Adeta Bir Don Vito
29 Kasım 2009 Pazar
27 Kasım 2009 Cuma
benim siyah kuzum
arka iki ayağı sakat olduğundan yürüyemeyen simsiyah çok sevimli bir kuzum vardı. yarıyıl tatilinde anneannemlerde kaldığım süre boyunca bu kuzuya bakmıştım.sakat olduğundan o kuzuyu diğer kuzulardan daha çok sevmiş, onunla daha çok ilgilenmiştim. acıma duygumun ağır bastığı bir vazife olmuştu o kuzuya bakmak benim için. her gün yemini suyunu ona ben götürür, gövdesinin arka kısmında tutar iki ayağıyla yürümesini sağlayarak gezdirirdim onu. böylece onu mutlu ettiğimi düşünürdüm. tatil bitmeden iki gün önce dedem onu evden götürdü.. bana da kuzumun veterinere gideceği , ameliyat olacağı ve yürüyeceği söylendi. Veee ben de yedim... acı gerçeği yaklaşık bir ay sonra öğrenince de bir hafta gözyaşı döktüm güzel kuzuma. her kurban bayramında saygıyla anıyorum rahmetliyi.
25 Kasım 2009 Çarşamba
23 Kasım 2009 Pazartesi
aldatmak üstüne...
saba tümer'de kısa bir süre önce kocası tarafından aldatılma hikayesini yazan ayşe aral ve aşk doktoru mehmet coşkundeniz aldatılma üzerine konuşuyor. dikkatimi çeken bikaç şey oldu. ancak birçoğunun benzerlerinin artık heryerde konuşulması nedeniyle ben sadece iki tanesinden bahsedeceğim.
şöyle buyurdu mehmet bey:
1) evli kadın başkasına aşık olduğunda ve aldattığında gözü birşey görmez ve eşinden bu yüzden boşanmaya erkeklere nazaran daha fazla cesaretlidir. ancak kadın kocasından boşandığında aşık olduğu erkek tarafından kabul görme oranı aynı durumun tam tersindeki oranından çok çok çok daha düşüktür. erkek, kocasını da aldattı beni de aldatır mı korkusu yaşar çünkü. ancak kadın karısından ayrılan erkeğin aynı şekilde kendisini aldatabileceğini düşünmez. çünkü erkekler bir ilişkiye başladığında aldatılacakları düşüncesi aklına gelmezken, kadınlar aslında ilişkiye başlarken tüm bu olasılıkları hesaplayıp, sonrasında dert yanacağı insanı bile böyle bir olay söz konusu değilken belirler.
ne kadar çelişkili değil mi?? aslında denmek istenen erkek bile bile lades demez, aldatan kadının potansiyelinden korkar; aldatıp aldatmadığıyla alakalı bir bilgisi olmadığı kadınlarla ise ilişkiye girmek daha rahattır, daha sağlamcıdır erkekler. kadın ise zaten her erkekte bu potansiyeli gördüğü için, her an buna hazırlıklı olarak başlar ilişkiye. erkek gerçekten aldatsa da aldatmasa da kadının gözünde hep aldatmıştır, kadın tam anlamıyla güvenmez hiç bir zaman, hep kuşkucudur.
bu kısmı tuttum işte!! kadınlar fiziksel olmayan aldatmayı bile kabullenemezken bi erkek ille de seks yaptığı zaman hatta bu seks birden çok tekrarlandığında bunu aldatma olarak kabul ediyor. şimdi ne demeye güveneceğiz erkeklere.. güvenmeyin nan akıl var mantık var.
şöyle buyudu ayşe hanım:
2)kendisi seneler önce kocasıyla beraber bir film izliyormuş. filmin konusu aldatan bir erkek ve bu erkeğin karısını aldattıktan sonra yaşadığı pişmanlıklar efendime söliim karşısına onu karısından fazla zorlayan çirkef, aldatan kadınların çıkması gibi durumlar. hani ettiğini fazlasıyla bulmuş misali. ayşe hanım da kocasına böle bi bedduada bulunmuş: inşallah beni aldatırsan karşına o kadın gibi bi kadın çıkar! beddua tutmuş da ucu kime dokunmuş??
sölemeyeyim diyorum ama dayanamıyorum da belki ayşe hanım'a mail falan da atarım bunu. benim 3-4 sene öncesinden kendi icat ettiğim bir bedduam var. işe yaradığını/yarayacağını da düşünmekten öte tüm kalbimle inanıyorum. bu satırları yazarken tüm ar duygumu bir kenara atıp başlıyorum anlatmaya.
ÇÜKÜ KOPSUN BÜYÜSÜ
bu büyüyü ,büyü değil tabi de hani ismi bu, şöyle açıklayacağım: sol işaret parmağımı, sağ elimin işaret ve orta parmağımı makas niyetiyle kullanarak hafifçe sıkarak (hadım gibi sünnet gibi bir işlemin canladırması eşliğinde) 3 kere çükü kopsun 3 kere çükü düşsün dedikten sonra bildiğim bilumum cinsel fonksiyon bozuklukları ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların o erkeklere bulaşması için dua ediyorum. tarif etmeye çalıştığım harekette kafanızda nasıl bir şey canlandı kimbilir.. neyse işte erken boşalma, geç boşalma, iktidarsızlık, bel soğukluğu artık daha burda sayamadığım nice felaketleri o kişilere atfediyorum.
yanlış anlaşılmasın bunu öle her önüme gelene yapmam. hani kendim diye söylemeyeyim ama çok sabırlı bi insanımdır. sadece bu sabrı bile taşırabilen (erkek) insanlara karşı bunu yapmaktan çekinmiyorum. günün birinde de mutlaka başlarına gelecek iş var diye inanıyorum hatta biliyorum.. OHH BEEE:D...biraz klişe olacak ama aklı fikri eli pamuklu donlarının içindeki şeyinde olan erkekler için cinsellik en önemli şey diye düşünüyorum. bu yüzden de iddia ediyorum ki benim bedduam çok daha faideli bi beddua ayşe hanım'ınkinden. ayrıca kadınlar üzerinde işe yarayacak değişik bir formatının olması, cinselliğin kadınların aldatma listesinde daha alt sıralarda yer alması nedeniyle imkansız gözüküyor.
bu yazıyı sonuna kadar okuyabilmeye kalbi, beyni ve mantığı izin veren eyy şanslı insanlar! size mucizevi formülü verdim. tarifi benden kullanması sizden. güle güle kullanın..
şöyle buyurdu mehmet bey:
1) evli kadın başkasına aşık olduğunda ve aldattığında gözü birşey görmez ve eşinden bu yüzden boşanmaya erkeklere nazaran daha fazla cesaretlidir. ancak kadın kocasından boşandığında aşık olduğu erkek tarafından kabul görme oranı aynı durumun tam tersindeki oranından çok çok çok daha düşüktür. erkek, kocasını da aldattı beni de aldatır mı korkusu yaşar çünkü. ancak kadın karısından ayrılan erkeğin aynı şekilde kendisini aldatabileceğini düşünmez. çünkü erkekler bir ilişkiye başladığında aldatılacakları düşüncesi aklına gelmezken, kadınlar aslında ilişkiye başlarken tüm bu olasılıkları hesaplayıp, sonrasında dert yanacağı insanı bile böyle bir olay söz konusu değilken belirler.
ne kadar çelişkili değil mi?? aslında denmek istenen erkek bile bile lades demez, aldatan kadının potansiyelinden korkar; aldatıp aldatmadığıyla alakalı bir bilgisi olmadığı kadınlarla ise ilişkiye girmek daha rahattır, daha sağlamcıdır erkekler. kadın ise zaten her erkekte bu potansiyeli gördüğü için, her an buna hazırlıklı olarak başlar ilişkiye. erkek gerçekten aldatsa da aldatmasa da kadının gözünde hep aldatmıştır, kadın tam anlamıyla güvenmez hiç bir zaman, hep kuşkucudur.
bu kısmı tuttum işte!! kadınlar fiziksel olmayan aldatmayı bile kabullenemezken bi erkek ille de seks yaptığı zaman hatta bu seks birden çok tekrarlandığında bunu aldatma olarak kabul ediyor. şimdi ne demeye güveneceğiz erkeklere.. güvenmeyin nan akıl var mantık var.
şöyle buyudu ayşe hanım:
2)kendisi seneler önce kocasıyla beraber bir film izliyormuş. filmin konusu aldatan bir erkek ve bu erkeğin karısını aldattıktan sonra yaşadığı pişmanlıklar efendime söliim karşısına onu karısından fazla zorlayan çirkef, aldatan kadınların çıkması gibi durumlar. hani ettiğini fazlasıyla bulmuş misali. ayşe hanım da kocasına böle bi bedduada bulunmuş: inşallah beni aldatırsan karşına o kadın gibi bi kadın çıkar! beddua tutmuş da ucu kime dokunmuş??
sölemeyeyim diyorum ama dayanamıyorum da belki ayşe hanım'a mail falan da atarım bunu. benim 3-4 sene öncesinden kendi icat ettiğim bir bedduam var. işe yaradığını/yarayacağını da düşünmekten öte tüm kalbimle inanıyorum. bu satırları yazarken tüm ar duygumu bir kenara atıp başlıyorum anlatmaya.
ÇÜKÜ KOPSUN BÜYÜSÜ
bu büyüyü ,büyü değil tabi de hani ismi bu, şöyle açıklayacağım: sol işaret parmağımı, sağ elimin işaret ve orta parmağımı makas niyetiyle kullanarak hafifçe sıkarak (hadım gibi sünnet gibi bir işlemin canladırması eşliğinde) 3 kere çükü kopsun 3 kere çükü düşsün dedikten sonra bildiğim bilumum cinsel fonksiyon bozuklukları ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların o erkeklere bulaşması için dua ediyorum. tarif etmeye çalıştığım harekette kafanızda nasıl bir şey canlandı kimbilir.. neyse işte erken boşalma, geç boşalma, iktidarsızlık, bel soğukluğu artık daha burda sayamadığım nice felaketleri o kişilere atfediyorum.
yanlış anlaşılmasın bunu öle her önüme gelene yapmam. hani kendim diye söylemeyeyim ama çok sabırlı bi insanımdır. sadece bu sabrı bile taşırabilen (erkek) insanlara karşı bunu yapmaktan çekinmiyorum. günün birinde de mutlaka başlarına gelecek iş var diye inanıyorum hatta biliyorum.. OHH BEEE:D...biraz klişe olacak ama aklı fikri eli pamuklu donlarının içindeki şeyinde olan erkekler için cinsellik en önemli şey diye düşünüyorum. bu yüzden de iddia ediyorum ki benim bedduam çok daha faideli bi beddua ayşe hanım'ınkinden. ayrıca kadınlar üzerinde işe yarayacak değişik bir formatının olması, cinselliğin kadınların aldatma listesinde daha alt sıralarda yer alması nedeniyle imkansız gözüküyor.
bu yazıyı sonuna kadar okuyabilmeye kalbi, beyni ve mantığı izin veren eyy şanslı insanlar! size mucizevi formülü verdim. tarifi benden kullanması sizden. güle güle kullanın..
uyku sorunsalı

okula sürekli eşofman ve bilumum rahat giysileri giyerek gelmeme laf eden arkadaşlar, benim beynim öğlenden önce çalışmaya başlamıyor bile. hal böyleyken o uykulu hal ile giyinip süslenmeyi geçip kendimi daha çok okula yetiştirmeye yoğunlaştırıyorum. ayrıca birbirine çok benzeyen aynı markadan siyah renkli 5 tane eşofman altım var ki bu her gün aynı şeyi giyiyormuşum izlenimi uyandırıyor olabilir. eşofman candır laf etmeyin artık kalp kıracağım. önceden süslüydüm evet kabul ediyorum vaktim boldu çünkü.
ben şimdi özel bi kıyafet üzerinde çalışıyorum şöle böcek ilaçlamacı amcaların, astronotların felen giydiği gibi ama başlıksız ve daha dar olanı. pijamamın üzerine onu geçirip geleceğim sabahları. ders biter bitmez de koşarak eve gideceğim, yatak odama varmadan üzerimden KILIF ımı çıkarıp KILIF ı koridora kendimi yatağa fırlatacağım. fosur fosur uyuyacağım. bence yeni yılda moda benim kılıflarım olacak ve herkes bunlardan giymek isteyecek çok para verirseniz satarım belki size de bi tane..mıhhh
yeni bir hizmetle göreve aralıksız devam
sizleri son zamanlarda adını pek duyamadığımız yakışıklımız mehmetciğimle başbaşa bırakıyorum. kendisini pek bi beğenir pek bi severim.. beğenmeyen de yoktur tahminim diye iddia da edeceğim sevmeyene sevdiririm de bu adamı. aslında bi şampuan reklamında oynadığı zamanlardaki gibi hafif uzun saçlı halini koymak istedim ama istediğim gibi bi foto bulamadım. son fotoğraftaki ise başka bi esmer çıtır johnny depp benziyorlar mı birbirlerine, ne dersiniz? mehmetciğim italyan bi hatunla evli senelerdir ahhhhahhh o kadın sana yakışmıyor be mehmet gel ben seni beslerim, pamuklara sarıp sarmalarım...analar neler doğuruyor diye haykırmak istiyorum







içsesimi kaybettim hükümsüzdür
dünden beri içsesimi kaybettim. bu blog, twitter işleri bana yaramadı arkadaş(kime sesleniyorum, kime anlatıyorum ben?) önceden içsesimle bir sohbet havasında konuşurdum, böle diyaloglar kurar, takılırdım. farkettim ki dünden beri içsesimle yazışmaya başlamışım. hayır hiç memnun değilim bu değişiklikten. göte sürülcek akıl yok deyimini gerçeklediğimden ciddi şüphelerim var zira.. kendimde bi gerileme, zeka seviyesinde bi düşüş gibi acı tespitler yapıyorum. eskiden kendimi zeki bile sandığım anlık durumlar olduğu gibi normal bi zeka seviyesine sahip olduğum için sevindiğim günler de artık bana uzak.
yapacak başka bir işim yok gibi koşarak eve gelip burada bir şevkle yazı yazmak da kaybettiğim içsesimle burası aracılığıyla iletişime geçme çabası, kendimin kendimle yazışmaya çalışmasından hem korktum hem yoruldum.. başıma ağrılar girdi cümle düşüklüğü olmasın anlatım bozukluğu olmasın diye uğraşmaktan. sanki yazdılarımın bi edebi değeri var ya da sölediklerim çok manalı çok bi düzgün gibi. en azından bunu yazarak yapmak kafamın içinde yapmaktan daha kolay.
şimdi sorarım sizlere: acı gerçeğin farkında mısınız? deli saçması şeyler yazdığım, aslında konuşurken de deli saçması şeylerin dudaklarımdan döküldüğünün kanıtı. al işte insanlarla çok fazla sohbet etmemek, çok fazla iletişime geçmemek için bir neden daha. kaldıran var kaldıramayan var bırakın insanlar beni sessiz sakin kendi halinde bi insan olarak bilsin. konuşmaya başladığımda kaçacaklar diye korkuyorum. bunun gerçekleşmesindense sosyolok ecevit gibi suskunluğa bürünmeyi tercih edip rahat rahat her konuda ahkam kesmek ve istediğimi söylemek(yanlış anlaşılmasın sosyolok ecevit pek muhterem bi zat sadece eylemin oluş şekli benzerliğinden bunu dedim. teşbih-i beliğ)sonucunda da kimseyi umursamamak pek bilmiş laflar etmek daha güzel. ikinci korkum ise içimde bir anne ruhunun filizlenmeye başlaması ihtimali. son günlerde bi ağırbaşlılık, bi mantıklılık efendime söyliyeyim gereksiz bi mülayimlik indi üstüme. hayır bi süre sonra OLGUN bi insan olursam şaşırmayın korkmayın, sadece beni kendime getirin...
büyüklerin ellerinden küçükleri gözlerinden öpüyorum
demeyeceğim zira gözünden öpmek de ne demek, öpecek başka yer mi kalmadı(?) herkese insanları daha düzgün yerlerinden öpmelerini de salık verip başı sonu belli olmayan bu yazıyı insanlık namına bitiriyorum.
yapacak başka bir işim yok gibi koşarak eve gelip burada bir şevkle yazı yazmak da kaybettiğim içsesimle burası aracılığıyla iletişime geçme çabası, kendimin kendimle yazışmaya çalışmasından hem korktum hem yoruldum.. başıma ağrılar girdi cümle düşüklüğü olmasın anlatım bozukluğu olmasın diye uğraşmaktan. sanki yazdılarımın bi edebi değeri var ya da sölediklerim çok manalı çok bi düzgün gibi. en azından bunu yazarak yapmak kafamın içinde yapmaktan daha kolay.
şimdi sorarım sizlere: acı gerçeğin farkında mısınız? deli saçması şeyler yazdığım, aslında konuşurken de deli saçması şeylerin dudaklarımdan döküldüğünün kanıtı. al işte insanlarla çok fazla sohbet etmemek, çok fazla iletişime geçmemek için bir neden daha. kaldıran var kaldıramayan var bırakın insanlar beni sessiz sakin kendi halinde bi insan olarak bilsin. konuşmaya başladığımda kaçacaklar diye korkuyorum. bunun gerçekleşmesindense sosyolok ecevit gibi suskunluğa bürünmeyi tercih edip rahat rahat her konuda ahkam kesmek ve istediğimi söylemek(yanlış anlaşılmasın sosyolok ecevit pek muhterem bi zat sadece eylemin oluş şekli benzerliğinden bunu dedim. teşbih-i beliğ)sonucunda da kimseyi umursamamak pek bilmiş laflar etmek daha güzel. ikinci korkum ise içimde bir anne ruhunun filizlenmeye başlaması ihtimali. son günlerde bi ağırbaşlılık, bi mantıklılık efendime söyliyeyim gereksiz bi mülayimlik indi üstüme. hayır bi süre sonra OLGUN bi insan olursam şaşırmayın korkmayın, sadece beni kendime getirin...
büyüklerin ellerinden küçükleri gözlerinden öpüyorum
demeyeceğim zira gözünden öpmek de ne demek, öpecek başka yer mi kalmadı(?) herkese insanları daha düzgün yerlerinden öpmelerini de salık verip başı sonu belli olmayan bu yazıyı insanlık namına bitiriyorum.
yapabilirim ama yapmıyorum hayır yapamadığımdan değil ama yapmıyorum
tüm yazdıklarımı okudum da acı gerçeği gördüm: ilkokul,ortaokul yıllarında yazdığım utanç kaynağı günlüğümden pek de farklı olmamış buradakiler.. hayır aslında buraya havalı gibi anlamlı gibi hatta ara ara felsefik gibi şeyler de yazmak istiyorum ama olmuyor sevgili okuyucular(an itibariyle beni takip eden kişi sayısı: 0)hep bi yüzeysellik, bi çocuksuluk var yazdıklarımda. öte yandan kendi kendime havalı gibi anlamlı gibi konuşmalar yapıyorum ama sadece kendime(!) henüz umuma açık yerlerde böyle laflar etmiyorum, ekseriyetle(selam, ben eski türkçe kelimeler kullanabiliyorum, ukala gibi, münasebetsiz gibi) bundan kaçınıyorum. yoksa yapamadığımdan değil..
bu gece birkez daha yazarsam başlığı nihat doğan'ın ünlü bir aforizması olsun:"nihat doğan sakal gibidir, kestikçe daha gür çıkar." ya da "sinan özen burun kılı gibidir uzaktan belli olmaz" ÖFFF içimdeki yazma hevesine lanet ettim. amma da biriktirmişim içimde böle saçmalıkları. adeta küstah gibiyim daha fazla rezillik çıkmadan ben kaççaaraa.byes mucks kib öptm baybay nbr slm s.a. sçs (bkz:tırta bağlamak)
bu gece birkez daha yazarsam başlığı nihat doğan'ın ünlü bir aforizması olsun:"nihat doğan sakal gibidir, kestikçe daha gür çıkar." ya da "sinan özen burun kılı gibidir uzaktan belli olmaz" ÖFFF içimdeki yazma hevesine lanet ettim. amma da biriktirmişim içimde böle saçmalıkları. adeta küstah gibiyim daha fazla rezillik çıkmadan ben kaççaaraa.byes mucks kib öptm baybay nbr slm s.a. sçs (bkz:tırta bağlamak)
bağsur sorunsalı

hep yazdıklarıma az önce diye başlıyorum ama..neyse az önce internette okuduğuma göre kızların da bağsurunun olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. nası yaa diye kaldım şimdi. lisede seda diye bi arkadaşımız arkasında oturan erkeklerin seda pırt yaptıığ diye dalga geçmelerinin üstüne(gerçek miydi bilmiyorum) "ohaa kızlar osurmaz ki" demişti hayır bunu cidden yürekten inanarak söylüyodu işin ilginci. baya güldük tabi, bunun muhabbeti kaç sene sürdü haliyle: kızlar osurmaz kızlar sıçmaz felen. o değil de sıçtığı esere bakıp da ohaa ben sıçmam ki, sıçmış olamam, bu o olamaz diyip histerik nöbetine giren ve kendinden böle bişey çıkamayacağına inanan kızlar var ise onları bu dünyadan izole bi yerde tutmayı, korumaya almayı teklif ediyorum. konumuza dönersek kendimi seda gibi hissettim şimdi ben ciddi ciddi kızların bağsurunun olmadığına inanıyordum, çok safmışım. bunları niye anlattım(?) derseniz şu ana kadar bağsuruyla dalga geçtiğim eyy çilekeş insanlar hepinizden bir bir özür diliyorum. karma felsefesi mi dersiniz "gülme komşuna, gelir başına" mı dersiniz artık ne derseniz buna ama ben çok feci tırstım umarım özrüm kabul edilmiştir diyip affınıza sığınıyorum. ilerde bağsur olursam çok da ağlarım zaar!
p.s. yerli yersiz "zaar" demeyi çok seviyorum evet seviyorum ne var(?) tv de zerrin özer olduğu iddia edilen birini gördüm kadın yarısını bi yerde unutmuş sanırsam çünkü o kadar zayıflanamaz beeee, namümkün gözlerimin bana bir oyunu mu bu???
edit: gülüşünden tanıdım tahminen gıdısını ve vücudunun yarısını ameliyatla aldırmış bir zerrin özer var tv de.
anı gibi değil gibi

"ben bugün okulda çemçük ağızlı bi insan gördüm" geçen sene damla'dan gelen bu mesaja ara ara bakar gülerim nedense. "çemçük ve küskü" yü literatüre sokan umut sarıkaya'ya sonsuz saygılar...
p.s. geçen sene bir hocamın soyadı "KÜSKÜ" idi ve koca sınıfta buna gülen bir ben vardım sanırım. tüm dönem derslerde kıskıs gülmekten hiç bişi dinleyemedim. ayrıca bunu anlattığım 100 kişiden 98 i de gülmemiştir. niye ki(?) çok komik. tek eksik KÜSKÜ nün erkek olmaması bence!
teknolojik nimet
az önce arkadaşımla konuşurken anneme aldığımız telefonun bir özelliğinden bahsettim. sahte arama diye bir özellik var ve siz bi tuşa bastıktan 5-6 sn sonra telefon aranıyormuşsunuz gibi çalıyor. üstelik reklamı da şöle:
"Sıkıldığınız, bunaldığınız ortamlardan kurtulmak için bahane üretmenize artık gerek yok. S3500'da tek bir tuşa basarak, size 'gizli numara' dan bir sesli arama gelmesini sağlayabilirsiniz. Gelen sahte aramayı cevaplayarak “biriyle görüşüyormuş izlenimi” yaratabilir, bulunduğunuz ortamdakilere acil çıkmanız gerektiğini söyleyebilirsiniz"
arkadaşım bunu düşünerek teknolojiyi geliştirmek baya komik dedi. daha önceden böle düşünmemiştim ama gerçekten komik ve faydalı nan.. ne derler(?) "gavur yapıyor.."
"Sıkıldığınız, bunaldığınız ortamlardan kurtulmak için bahane üretmenize artık gerek yok. S3500'da tek bir tuşa basarak, size 'gizli numara' dan bir sesli arama gelmesini sağlayabilirsiniz. Gelen sahte aramayı cevaplayarak “biriyle görüşüyormuş izlenimi” yaratabilir, bulunduğunuz ortamdakilere acil çıkmanız gerektiğini söyleyebilirsiniz"
arkadaşım bunu düşünerek teknolojiyi geliştirmek baya komik dedi. daha önceden böle düşünmemiştim ama gerçekten komik ve faydalı nan.. ne derler(?) "gavur yapıyor.."
21 Kasım 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)